Modern iş koşullarında şirketin gelişim beklentileri hakkında güvenilir bilgiye olan talep artıyor. Denetim, mali tablolarda sunulan bilgilerin kalitesini artırmanın ana aracıdır. Sürekli olarak bir dizi sorunla karşı karşıyadır ve bunların başlıcaları şunlardır: Denetimin düzenleyici ve yasal düzenlemelerinin değişmesi; denetim hizmetlerinin düşük kalite seviyesi; pratik uygulamasını zorlaştıran bilimsel temelli denetim yöntemlerinin eksikliği, enflasyon muhasebesi uygulamaları.
Ekonomik kriz koşullarında, işletmelerin iflas veya konkordato vakalarındaki artış, kullanıcıların finansal raporlamaya olan güveni sorununa özel bir ilgiyi hak ediyor. Yüksek derecede ekonomik belirsizlik koşullarında mali tablo kullanıcılarının çıkarlarını korumaya yönelik bir araç olarak denetimin değeri, denetimin müşterisi olan ticari kuruluşların işleyişine ilişkin beklentilerin değerlendirilmesinde ve zamanında bilgi verilmesinde yatmaktadır. İlgili tarafların mali durumunu, faaliyet sonuçlarını, nakit akışlarını ve dolayısıyla faaliyetlerin sürekliliğini etkileyebilecek mevcut riskler hakkında bilgilendirilmesi denetimin temel amacıdır. Faaliyetin sürekliliği varsayımına uygunluğun denetim değerlendirmesi, işletmenin işleyişine yönelik bir tehdidi gösteren işaretleri belirlemeyi amaçlar ve denetim uygulamasının karmaşık bir yönüdür.
Kanaatimizce, iş sürekliliği çalışmalarının değerli sonuçlarına rağmen, bu nesnenin denetimiyle ilgili pek çok konu, özellikle kriz dönemlerinde daha derinlemesine araştırma yapılmasını gerektirmektedir. Bilimsel çalışmalarda bu kategorinin kavramını tanımlamaya yönelik çeşitli yaklaşımlardan bahsedilmektedir. Günümüzde iş sürekliliği denetiminin yürütülmesine yönelik hiçbir yöntemin bulunmadığına, iş sürekliliği varsayımına uygunluğunu değerlendirmek için denetim prosedürlerinin uygulanmasına ilişkin açık düzenleyici ve yöntemsel tavsiyelerin bulunmadığına dikkat edilmelidir. Bu bağlamda, mali tablo denetiminin aşamalarına göre faaliyet sürekliliği denetiminde, denetim prosedürlerinin kullanımının yanı sıra faaliyet sürekliliği varsayımını etkileyen faktörlere ilişkin teorik kanıtlara ve daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
Süreklilik, işletmenin yakın gelecekte faaliyetlerine devam edecek şekilde değerlendirildiği muhasebe ve finansal raporlama ilkelerinden biridir. Tasfiye etme, faaliyetlerini durdurma veya alacaklılardan koruma arama niyeti veya ihtiyacı olmaması durumudur. Aynı zamanda, varlık ve yükümlülükler, işletmenin normal faaliyetlerine devam ederek varlıklarını nakde çevirebileceği ve yükümlülüklerini geri ödeyebileceği gerçeğine dayalı olarak muhasebeleştirilir.
Mevzuat ve düzenleyici kaynaklarda faaliyetin sürekliliği kavramının bir ilke veya varsayım olarak kabul edilmesine ilişkin tek bir görüş bulunmamaktadır. Uluslararası finansal raporlama standartları (UFRS), faaliyetlerin sürekliliğini bir varsayım olarak tanımlamaktadır. Mali tabloların hazırlanması ve sunumunun kavramsal esasında, mali tabloların kural olarak işletmenin sürekli olarak faaliyet gösterdiği ve yakın gelecekte faaliyet göstermeye devam edeceği varsayımına dayanarak hazırlandığı belirtilmektedir. Bu nedenle, şirketin tasfiye etme veya faaliyet kapsamını önemli ölçüde azaltma niyeti veya ihtiyacının olmadığı varsayılmaktadır. Ancak şirketin bu bilgiyi mali tablo dipnotlarında açıklamaması durumunda, sıradan tablo kullanıcılarının bu tür gerçekleri tespit etmesi çok güç olacaktır.
Faaliyetin sürekliliği veya devam eden faaliyet ilkesi, işletmenin tescil edildikten sonra kendisine yakın veya uzak gelecekte kendi kendini tasfiye etme hedefi koymadığı varsayımına dayanmaktadır. İşletmenin sürekliliği, kuruluşun normal şekilde çalıştığı ve tedarikçilere, tüketicilere ve diğerlerine karşı yükümlülüklerini yerine getirerek yakın gelecekte pazardaki konumunu koruyacağı anlamına gelir. Faaliyetin sürekliliği ilkesi kuruluşun işleyişinden kaynaklanmaktadır. Bu ilke, kuruluşun varlıklarını, bu varlıkların yardımıyla elde edilebilecek gelecekteki değere bağlama ihtiyacını belirler. Faaliyetin sürekliliği varsayımı, finansal (muhasebe) raporlamanın hazırlanmasının temel ilkesidir. Süreklilik varsayımı, şirketin herhangi bir önkoşulu bulunmadığı ve tüm varlıkları elde etme niyetinde olduğu, tüm mevcut yükümlülüklerini raporlama tarihini takip eden en az 12 ay içinde geri ödeyebileceği anlamına gelir.