Düzenli denetim yaptıran şirketlere yönelik araştırmalar, büyük sermayeli şirketler için hissedar servetinde bir artış, küçük sermayeli şirketler için ise finansal bilgilerin güvenilirliğinde bir artış söz konusu olduğunu göstermektedir. Kurumsal yönetim ilkelerinin zorunlu olarak oluşturulması, şirketlerin gönüllü olarak takip edeceklerinden emin olmadıkları kurumsal yönetim mekanizmalarının dayatılması nedeniyle şirketler için önemli maliyetler içermektedir (örneğin, icracı olmayan bağımsız yönetim kurulu üyelerinin ücretleri, iç denetim departmanının organizasyonu gibi). Hissedarlar ve şirket yönetiminin kurumsal yönetim ilkelerini benimseyip uyum sağladığında finansal bilgilerin güvenirliğinin arttığı ve firma değerinin yükseldiğine ilişkin bulgular tespit edilmektedir.
İş ortamında “mülkiyet”in “kontrol”den ayrılması üç temel temsil-paydaş ilişkisi yaratır: a) hissedarlar-yöneticiler arasında, b) küçük hissedarlar-büyük hissedarlar arasında ve c) alacaklılar-hissedarlar arasında. Kurumsal yönetim sistemi paydaşların çıkarlarını güvence altına almalıdır. Hissedarlar ve yöneticiler arasındaki çıkar çatışmaları, mülkiyet dağılımının yüksek olduğu kurumsal bağlamlarda belirgindir. Tam tersine, Türkiye gibi mülkiyetin yoğunlaştığı kurumsal bağlamlarda, küçük hissedarlar ile büyük hissedarlar arasında çıkar çatışmaları yaşanmaktadır. Özellikle, Türkiye ortamında temsil sorunu, “zayıf” küçük hissedarların “güçlü” büyük hissedarlar tarafından dışlanması biçimini almaktadır.
Mali tablo hazırlama sürecinde kurumsal yönetimin rolü, yönetim ve mali tablo kullanıcıları arasındaki asimetrik bilgiyi azaltmak için mali bilgilerin güvenilirliğini ve tamlığını sağlamaktır, bu da sermaye maliyetinde bir azalmaya neden olur. Muhasebe verilerinin güvenilirliği, dış denetçi raporu mali tabloların ayrılmaz bir parçası olduğundan, yönetim tarafından seçilen muhasebe yöntemlerinin ötesine ve sağlanan kontrolün kalitesine bağlıdır. Denetim kalitesi, finansal tablolardaki önemli yanlışlıkları tespit etmesi ve bağımsızlığına bağlı olarak bu yanlışlıkları denetim raporunda rapor etmesi olasılığının birleşimidir. Bağımsızlık, denetçinin kişisel çıkarlara ve denetlenen şirket yönetiminin uyguladığı olası baskılara boyun eğmeden, denetim raporunda tarafsız bir şekilde görüş bildirebilmesi olarak tanımlanmaktadır.
Denetim kalitesini ölçmek için, hem denetçinin mali tablolardaki önemli ihmali tespit etme olasılığını (denetçi yeteneği) yakalayan önlemler hem de denetçinin denetim raporunda tespit edilen bir ihmali rapor etme olasılığını (bağımsızlık) yakalayan önlemler kullanılır. Kullanılan yetenek ölçüleri denetim saatleri ve denetim ücreti olup, bağımsızlık ölçüleri ise ekonomik faaliyetin devamına ilişkin belirsizliğe sahip görüş, denetim raporundaki gözlem sayısı, gözlemlerin parasal tutarı, parasal değişkenler arasındaki ilişkidir. Bunun nedeni, denetçinin denetimini mali tablolardaki tahmini önemli hata riskine göre planlamasıdır. Denetçi, düşük düzeyde önemli yanlışlık riski değerlendirdiğinde, denetim hedefinden ödün vermeden denetim görevine daha az kaynak ayırabilir (böylece etkin denetim tasarımına ulaşabilir).